LİBERAL EŞİTLİK

 EROL GÜVEN

erolguven92@gmail.com 


Yararcı ahlak (Utilitarizm)    ekseninde  toplumun  bazı bireyleri için  bazı bireylerin zarara sokulması    meşru sayılmıştır. Pek tabi bu  meşruiyetin bazı sınırlılıkları vardır.   İnsanlara eşit ve  adaletli bir paylaşım  sağlamak için  bireylerin hak ve hürriyetleri korunmalıdır.   Bu  hak ve hürriyetlerin  hangileri  olduğu ve bunlara hangi çözümler getirilmesi gerektiği    WillKymlicka’ya  göre son  30 yıldır       siyaset felsefesinin   temel sorunları ve sorgulamaları arasındadır.  Soru sorunlara   çözüm teşkil eden    yapıtları  bir  çok düşünür tarafından ele alınmıştır.  Bu  düşünürlerden  bir de  hiç kuşku yok ki,  John  Rawls’tir

Rawls, 1971 de yayınlanan   ATheory  Of  Justice         (  Bir  Adalet  Teorisi  Üzerine )    adlı çalışmasıyla    faydacılığa  sistemli bir seçenek sunan ilk düşünürlerden biridir.

            Rawls’agöre   siyaset  felsefesi   iki aşırı uç tarafından sıkıştırılmış ve arada kalmıştır. Bu iki uçtan bir   sezgicilik iken,  bir diğer uç  faydacılıktır.    Sezgicilik,   aralarında    belirli bağ olmayan  ilkeler ve kavramlar karmaşasından ötesi değildir.  Sezgiciliğin derine inemeyen üstünkörü  ilkeler barındırdığını ve bu ilkelerin  doyurucu olmayan bir  kavram olduğunu  düşünüyor olmalı ki,  onu faydacılığın doyurucu olmayan bir   seçeneği olarak tanımlar. [1]

1.      John   Rawls’in Adalet  Kuramı 

Amerikalı    muhafazakar  ve    sağ   eğilimli   siyaset kuramcıların  aksine  Rawls,  refah devleti ve   dağıtıcı adaleti savunmuştur. [2]Rawls,    bu savunmasını  güçlü  argümanlarla  destekleyerek   günümüzde halen üzerine  tartışılan adalet kavramının   gündeme gelmesi ve klasik liberallerin de dahil olduğu  bu kavram   üzerine yeni yorumlar getirilmesini sağlamıştır.

Rawls,  genel olarak kuramının çerçevesinin oluştururken ilk olarak    Adalet ilkelerinin  belirleyici olduğu  bir düşünce öne sürer.

 

a.      Adalet ilkeleri

Rawls’in genel  adalet anlayışı bir tek merkezden çıkar, bu da ancak kişilerin  bütün haklarının,    en az avantajlı olanın lehine düzenlenerek  yapılmasıyla  sağlanabilir. [3]Kuramına bakıldığında bir öncelikler silsilesi oluşturulmak  zorunluluğu oluşmaktadır. Yöntem bakımından tezi   şöyle  sıralanabilir:

Birinci ilke:  Her birey toplumunda olduğu birey kadar eşit olmalıdır. (Eşit Özgürlük İlkesi)

İkinci ilke:   Bireysel ve toplumsal  eşitsizlikler,  en az  avantajlı olanın lehine düzenlenmelidir. (Fark ilkesi)

Rawls’a göre    Fark ilkesi her zaman özgürlük ilkesinden önce gelir. [4]

b.      Toplum Sözleşmesi

Bir   çok siyaset  kuramcısı  bir toplum sözleşmesi kuramı oluştururken,  bir  “başlangıç durumu”nu işaret ederler. Hobbes, korkuların gerektirdiği   şekilde çıkara dayalılığı savunurken;  Locke,  bile isteye bir toplum sözleşmesi fikri olduğunu öne sürer,   Rousseau ise  bireylerin özgür doğduğu ama her yerde zincire vurulduğu söyleminden yola çıkar.  Toplum sözleşmesi kuramcılarının   hepsine aynı eleştiri yöneltilir:   Doğada hiçbir zaman böyle  sistemli  ve öngörülebilir bir sözleşme olmadığı  eleştirisi...

Rawls,   Toplum sözleşmesi temelini oluştururken   Etik ve  Adalet   temelli üzerinde oluşan bir kuram   inşa eder. Sözleşme oluşturulurken, bir bilgisizlik  peçesi üzerine     bir argüman geliştirilmelidir. Bu tıpkı bir  avuç elmayı  arkadaşları arasında dağıtacak bir kişinin bunları rastgele yapması gibidir. Böylelikle  hangi elmanın kendisine ya da yakınlarına geleceğini bilmediği gibi eşit  ve adil bir paylaşım sağlanacaktır.

 

2.      Ronald Dworkin ve Kaynakların  Eşitliği

 

Amerikalı hukukçu olan Dworkin,  Rawls’inbazı  temellendirmelerinin  kabul ederken bazılarının  üzerine kendi ideal  argümanlarının  yerleştirir.   Anlamak bakımından   Dworkin’in   ideal kuramı  üzerine düşünmeyi gerektiren ve bazı    kompleks    tezlerden oluşur. Dworkin’in kuramı;  açık artırma,  Sigorta Planları,  serbest  pazarlama ve Planlama gibi   öğeler barındırır.[5]

a.       Açık Artırma

Açık artırma  da herkesin eşit bir miktarda alım gücünün olduğu ideal bir düzen tasvir edilir,  Onun örneğiyle herkeste  100   istiridye kabuğu vardır. Bir açık artırmada isteyen istediği  şeyi almak için  açık artırmayla  istediği  bedeli öder. Eğer açık artırma işe yaramazsa yeniden  tekrarlanabilir.

 Herkes açık artırmaya  eşit şartlarda başladığı için  kim daha çok neyi isterse onu  edinebilir. Bir kimse  istekleri doğrultusunda  elde ettiklerini  başkasınınkine yeğlemek zorunda kalacaktır. Dworkin  bunu  “Haset  Testi” olarak nitelendirir.

b) Sigorta Modeli

Açık artırma ancak  eşit şartlarda olanlar için geçerli iken  dezavantajlı olarak  başlayan bireyler için tam olarak  adaleti sağlayamaz.   Açık artırmaya dezavantajlı olarak başlayan insanların şartlarını  eşitlemek her zaman mümkün olamayacağı için  Dworkin, onların lehine olarak bir  sigorta modeli önerir.Örneğin   bu tür (bedensel, zihinsel  veya farklı nedenlerle  diğer bireylerden eksik olarak dünyaya gelen )  bireylere    sunulan kaynakların  belli bir kısmını sigorta bedeli olarak tutmak ve    toplumsal düzenden  geri plana düştükleri  zaman  sigorta modeliyle onların bu dezavantajlarını   giderebilmek  kısma bir çözüm olarak kabul edilebilir. Dworkin, bunu tam adaleti sağlayacak bir düzenleme olmadığını fakat  düzenlemeyi sağlayabilecek  bu durumdaki en ideal düşünce olduğunu  öne sürer. 

 

c)  Vergilendirme ve Yeniden Dağılım

Bu öge  Dworkin   kuramının  uygulanması olarak görülebilir.  Önceki öğelerin uygulamada ideal  olarak kaldığı ve pratiğe  yönelik olmadığı   düşünülebileceği için vergilendirme ve yeniden dağılım  öğesi önemli bir yer tutmaktadır. 

Öncelikle   hayata dezavantajlı başlayan insanların   bu eksiklerini   nicel olarak  yansıtmak pek de mümkün değildir.  Üstelik  doğal dağıtım öncesi  neyin  avantajlı olacağını belirlemekte   olası görünmemektedir.

 O halde  koşulları eşitlememiz için yeteneklerdeki eşitsizliği de gidermemiz gerekiyor. Tercihlerimizin bedelini bilmemiz ve onlardan sorumlu tutulabilmemiz için   gelecekteki olayların tahmini  söz konusu hale getirir.  Sigorta  planı bu soruna verilebilecek en iyi ikinci yanıttır.   Vergilendirme  ögesi ise sigorta planına verilebilecek  en iyi ikinci yanıttır. [6]

3.      Sonuç olarak   Liberal Eşitlik

Temel argümanlarıyla  Rawl,  klasik liberalizmi yeniden güncelleyerek    eşitlik temelli bir   Adalet  sistemi geliştirmiştir. Bu sistem,  mevcut siyaset  kuramcılarının  eleştirerek veya   zenginleştirerek her dönemde üzerinde durulacak ve atıflar yapılacak bir   düşünce sisteminin genel, kalıcı ve  üzerinde çokça çalışmasına olanak sağlayacak bir  alan oluşturmuştur. 

Dworkin,   Kaynakların eşitliği üzerine      adeta    bilgisizlik peçesi benzeri bir dağıtım olayını , açık artırma modeli  ile zenginleştirmiştir.  Açık artırma modelinin   tamamlayacak olan  öğe ve dayanağı olarak sigorta modelini inşa ederken bunların uygulamadaki durumu olarak  “Gerçek Hayat Denklemi” olarak lanse ederek   siyasette eşitlik temelli adalete bir  gerekçe sunmuştur. Özellikle kitabında  örnek olarak ele aldığı  başlangıç durumundaki bahçıvan ve Tenisçi örnekleriyle bu denklemi zenginleştirmiş ve o da Rawls gibi geride  üzerine  çokça konuşulabilecek bir alan  bırakmıştır.

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

 

 

1-     WillKymlicka, İstanbul Bilgi Üniversitesi  Yayınları 3. Baskı

2-     Rawls, Bir Adalet  Teorisi,  Phoenix Yayınevi, 3. Baskı

3-     Hukuk ve  Adalet   Sempozyumu,  Dr. Ülker  Yükselbaba, 



[1]WillKymlicka, İstanbul Bilgi Üniversitesi  Yayınları, 3. Baskı, S.74

[2] Hukuk ve  Adalet   Sempozyumu,  Dr. Ülker  Yükselbaba,  s. 3

[3]Rawls, Bir Adalet  Teorisi,  Phoenix Yayınevi, s. 303

[4]WillKymlicka, İstanbul Bilgi Üniversitesi  Yayınları, 3. Baskı, S.77(Alıntılanan; Rawls, 1971,302-3)

[5]WillKymlicka, İstanbul Bilgi Üniversitesi  Yayınları, 3.  Baskı,s. 105

[6]WillKymlicka, İstanbul Bilgi Üniversitesi  Yayınları, 3. Baskı, s. 115


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2018 TYT Felsefe Dersi Çıkmış Soru- Çözüm

TYT FELSEFE DENEMESİ

Martı İle Balığın Hikayesi