Martı İle Balığın Hikayesi


Martı ile Balığın Hikayesi
           
            Kuşların göç mevsimi gelmiş bütün anaç  kuşlar son hazırlıkları tamamlıyordu. Bu kuşların bir tanesi vardı ki beraberinde götürecek tek yavrusunu da kaybetmişti. Bütün sürüyü dolaşıyor her bir kuşa tekrar tekrar bakıyor fakat yavrusunu bir türlü bulamıyordu. Kuzey rüzgarı hafiften gelişini fısıldıyor, bir süre önce cennet benzeri olan bu mekanı soğuk bir cehenneme çevirecek haberi iletme uğraşına giriyordu.Göçmen kuşların ön birlikleri çoktan havalanmaya başlamıştı. Anaç martı son uğraşlara girişiyor ve yavrusunu almadan göçmek istemiyordu.
            Sağa sola bakınmaktan. göçe harcayacak gücünün bir kısmını harcadığını fark etti ve dinlenme ihtiyacı hisseti. Bir an sonra bir ahenk tutturmuş olan kuşların kanat sesleri, onun da içgüdülerin canlandırdı. Bir Akdeniz martısının daha göçme vakti gelmişti. Ve sonra belki önden gidenlerin içinde olabilecek yavrusuna  yetişme isteğiyle yerinden fırladı. Uçtuğu sürede kulaklarının yanından geçen havanın tınısına kendisini kaptırmış ve hedefine odaklanmıştı. kulaklarının dibinde akan havanın tınısı onun bütün gücünü kanatlarına aktarama görevini gerçekleştiren beynini uyuşturmuştu.
            Bir süre daha uçtu .Bu süre öyle uzun bir süre olmuştu ki önden gidenlerin en önden gidenine yetişmişti. Artık beklediği yavrusunun onlarla havalanmadığını anladı ve geri dönme ihtiyacı duydu. Göçtüğü yere geldiğinde kanatları en az bir kaç gün dinlenmeden uçamayacak derecede yorgundu. Sonra bakmadığı bir tek yer kaldığını hatırladı. O yöne doğru yürürken hızla esen rüzgarı da göğüslemek zorunda kaldı. Daha önce bütün sürü ile kumsalında dolaştığı gölün kıyısına geldi. Bütün açık sahili daha önce de dolaşmıştı fakat bakmadığı  gizli ve unutulmaya müsait bir yer vardı. Daha kuzeyde bulunan bir koya doğru yürüdü. rüzgarla göğüs göğüse ve çarpışa çarpışa koya vardı.
            Koya vardığında bir köşede bir kayanın kovuğunda ayakları üzerinde oturmuş olan yavrusu gördü. Kalan gücü ile ona bakıyor ve ona doğru gitmeye çalışıyordu. Rüzgar gücünü tüketiyor ve sürekli onu savurarak yere düşürüyordu. Doğrulduğunda rüzgarın, son bir darbeyle dik duran yavrusunun bedenini yere savurduğunu gördü. Yavrusunun altında bir balık duruyordu. İlk bakışta, balık avlamış bir martı görünümü olsa da durum pek de böyle değildi. Bu  balık, bir zamanlar sürekli yavru ve ananın kavga ettikleri ve kavganın mevzusu olan yavrusunun aşık olduğu balıktı. Oysa ne çok uğraşmıştı yavrusunu göçe ikna etmeye. Onun sadece bir balık olduğunu ne çok kez söylemişti. Ne çok kez bu balığın aşık olunması için değil de sadece kuşlar tarafından yenilmek için yaratıldığını söylemişti. Ne çok kez balığı öldürmekle tehdit etmişti oğlunu. Nafile uğraşları ne çok kez sonlanmıştı. Sonra anaç kuş, akan büyük bir damla yaştan sonra bedeninde soluk bir titreme hissetti. Ve sonra anaç kuş esen rüzgar ve daha önce hiç tatmadığı bir soğukluğun etkisiyle bir titreme daha hisseti. Daha sonra soğuktan hissedilemez olan ayaklarından bir sıcaklık hissetmeye başladı ve sonra bütün bedeni ısındı. Bedeni yorgunluk ve soğuklukla gelen ölüme teslim oldu. Bedeni yavrusunun yanına yığıldıktan bir süre sonra kızgın kuzey rüzgarlarının hırslandırdığı bir büyük dalga daha önce içini ovduğu kayanın içine girdi. Soğuktan donmuş iki kuşun bedenini, sudan çıkıp ölmeyi göze alan balığın bedeni ile kendisine katıp götürdü.  Sonra sadece dalgalar esti ve rüzgarlar akmaya kayalara vurmaya başladı. Matem mi tutuyorlardı yoksa olağan akışkanlık içine mi girmişlerdi bilinmez ama beklemeye koyulmuşlardı. Ta ki bir daha geri göçecek kuşların geleceği ana kadar.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2018 TYT Felsefe Dersi Çıkmış Soru- Çözüm

TYT FELSEFE DENEMESİ