İSYAN AHLAKI ÇERÇEVESİNDE NURETTİN  TOPÇU   

                                                                          Erol GÜVEN

                                                                                                                                          erolguven92@gmail.com

 

ÖZET

İsyan Ahlakı,   bir hareket felsefesi  olarak Topçu  tarafından  doktora tezi olarak  Paris  Sorbonne Üniversitesinde kaleme alınmıştır.  Topçu, bu tezi   batılı  filozofların ahlak  tezlerine karşı olarak bir antitez olarak   kaleme alınmıştır.  Doğu  felsefesindeki  tasavvuf fikrini,  batı filozoflarından Maurice Blondel  ‘in ( 1861-1949) hareket felsefesi ( action)  ile birleştirerik   yeni bir düşünce ortaya koymuştur. Topçu’nun isyanı  batılı  tarzda insanı  ve onu  toplumsal yaşamın  bir gereği halinde  çepeçevre saran  kurallara ve düzene bir başkaldırış değildir.   Onun başkaldırışı insanın çevreleyen  tutkuların, isteklerin ve arzuların onu kör eden bilahare ne varsa onlara karşı bir başkaldırıdır.  Bu başkaldırı  bütün tutkulardan vazgeçerken  üstün varlık olan Allah ‘a da  boyun eğmeyi beraberinde getirir.  Bu da onu dikey eksende bir harekete sürükler. Bu hareket bireyin Allah’a olan yönelişidir.  Bu yöneliş  yukarıya doğru  bir uysallık aşağıya doğu  ise bir sorumluluk doğuran bir  harekettir.

Giriş

İsyan ahlakı ,  ilk olarak  1934’te Fransa’da  “Conformisme Et Revolte”  yani “Uysallık ve İsyan” ismi ile yayınlanmıştır. Nurettin Topçu’nun  doktora tezi olarak   yazdığı   bu eser  soyadı kanunundan evvel  yayınlandığı için Fransa’da  Nurettin Ahmet ismi ile  yazılmıştır.  Nurettin  Topçu bu eseri  mevcut   ahlaki kuramlara karşı bir tez ve o dönemin  en önemli filozof ve üniversite hocalarından Blondel’in [1]  Hareket  felsefesi  üzerine inşa edilmiş bir düşünce olarak kaleme almıştır.

            İsyan Ahlakı,   Nurettin  Topçu’nun  kaleme almasından  altmışı yılı aşkın bir süre sonra   1995’te Türkçeye  MUSTAFA KÖK - MUSA DOĞAN   tarafından  çevrilerek  dergah yayınlarıyla yayınlanmıştır.        Çeviri yapılırken daha önceki makalelerinden mütevellit kitabın ismi, “İsyan Ahlakı “ olarak   uygun görülmüştür.

Kitap  altı kısımdan  oluşur.  Bunlar:

        I.            Hürriyet  Problemi

     II.            İnsanın  Esirliği

   III.             Sorumluluk  İdeali

  IV.            Taklit ve İnanç

    V.            Mistik  İman

  VI.            İmandan İsyana’ dır

 

 

I.                   Hürriyet  Problemi

Kitabın bu kısmı  üç bölüme ayrılmıştır.  Birinci bölüm  : Spinoza’ya göre Hürriyet, Spinoza Doktrinini Tenkidi ; ikinci bölüm  Sezgi ve Hürriyet,  Bergson görüşünün Tenkidi ve Üçüncü bölümü ise    Hürriyet Nedir? Sorusuna cevap arandığı bölümdür.                 

Kitabın  birinci bölümü olan  Hürriyet   Problemi bölümünde    Spinoza’a  özgürlük  görüşü anlatılmış ve   Topçu’nun bu görüşe olan Tenkidi ele alınmıştır.   Burada Topçu,     Spinoza’nın   mutluluk  kavramına verdiği cevabı yetersiz bulmuştur.

Spinoza’nın görüşü,  doğada bir uyum ve ahenk olduğu ve bu  uyum ve ahengin,   insan  ruhuna taşındığında,   insanın mutlu olacağıdır. Bu mutluluk doğanın determinizmine uygun olmalıdır ve bu sebeple  hayatı bilim yönetmelidir.[2]  “Kendiliğinden yegane gerçeklik olduğu gibi  bizde de yegane gerçek olan şey, zeka ile anlaşılabilendir. [3] 

Spinoza’nın  bu görüşlerine  karşı        Topçu,     görüşünü  şöyle beyan etmiştir.” Spinoza’nın hatası şu noktadaydı: Varlığın kaynağı   olarak tek bir cevheri kabul etmek ve  insanın bütün hareketlerinin   bu zeka varlığından çıkarmak.

Bizim yaptığımız şey, hareketin ve  zekanın farklı cinsten şeyler olduğunun ortaya koymaktır.  O halde zeka insanın bir kısmı olduğuna göre,  insan hareketinin  bilimini yapabilmemiz için, bize insanın bütününü veren başka ilke lazımdır.”[4] 

Burada görüldüğü üzere   Topçu’nun eleştirisi aynı zamanda oluşturacağı   teze yönelik  argümanları da   hazırlar niteliktedir.  Topçu,    lazım olduğu üzere ortaya çıkan ilkesinin   hareketin kendinden kaynaklandığını  öne sürer.   Kitabında bunu      Blondel’den aldığı bir alıntıyla   temellendirir. “Nasıl ki, düşüncenin gelişmesi hareketin gelişmesinin gerektiriyor ve belirliyorsa, hareketin  gelişmesi de düşüncenin gelişmesinin sağlar.”[5]

 

II.               İnsanın  Esirliği

Bu kısım,  kitapta  üç alt bölüm olarak ele alınmıştır.  Bunlar:  Birinci bölümde “Hazzın Anlamı”; İkinci Bölümde, “Dayanışma” ve Üçüncü Bölümde “Hakimiyet” alt başlıklarıdır.

Hazzın anlamı  hür harekettin tanımıyla  ele alınmıştır.   Topçu’ya göre hür hareket’ in en temel şartı   bunun evrensel bir biçimde istenmesidir. Bu istek öyle bir hal alır ki kişinin özgür olmadan önce  esir olması gerekliliğini ortaya çıkarır.  Topçu bu anlamda  esareti şöyle açıklamaktadır:  “Bize göre  esirlik, iradenin özel bir nesneye bağlanması anlamına gelmektedir.”[6]   İradenin bu denli esirliği    onu yine kendi kendisini  kurtaracak bir hal almasıyla mümkün olur.  

Dayanışma    kavramına sorgulama bakımından bakıldığında   Topçu’nun bu kavramdan anladığı siyaset felsefecilerinin  toplum sözleşmesinden  anladığına yakın bir anlam çıkar. Bunun   sebebi  Fransa’da yaşadığı dönemde  Rousseau gibi filozofların etkisinin çok fazla olduğu düşünülebilir.

            Topçu, Hakimiyet kavramını da   dayanışma  kavramının tamamlayıcısı olarak görmüştür. Bu bağlamda   düşünür Rousseau’nun  Toplum  sözleşmesi fikri   onun etrafında şekillendirilerek    bir isyan ahlakının zorunlu çıkarımlarına değinir.

III.            Sorumluluk ideali

Bu kısımda  sorumluluk üzerine söylenmiş bir çok ahlaki görüşe yer veren Topçu, sorumluluğun   özgürlükten geldiği fikrine kesinlikle katılmaz.  Ona göre sorumluluk hareket ahlakıyla beraber bir zorunluluk  oluşturur.

IV.             Taklit ve İnanç

Topçuya göre  inanç hareketin  gerektirdiği özü kavramakla ilgilidir. Bu bağlamda taklit  inancın dağılmasını ve anlaşılması için bir ön   aşamadır. [7]  Bu aşama ya İslam anlayışındaki takribi iman ve taklidi iman çerçevesinde   değerlendirmeleriyle de uyuşur.  Taklit ve inancın isyan ahlakına getirdiği süreçte  elde edilen verilerdir  ki bunlar: sezgi yoluyla, duyum yoluyla ve  akıl yoluyla  alınan verilerdir. Bütün bu verilerin  beraberinde getirdiği bir  yargı ve düşünce sistemi oluşmasına neden olur. İsyan ahlakı bütün bu ön kabullere isyan ederek,  mutlak  hükümran olan Allah’a  boyun eğmekle kendini gerçekleştirir. Bu bağlamda denebilir ki taklit, bilginin taşıyıcısıdır.

 

V.                Mistik İman

Nurettin Topçu imanı , Her şeyden önce insandaki   bir inancın devamı olması ve onunu özümsenmesinden, özne ile nesnenin birliğinden ibaret olarak  olan bilginin  üstün şekli olarak tarif etmiştir.[8]

            Topçu’da imanın mistikliği fideizm düşüncesiyle bağdaşmaz, ona göre  özne kendi  isyanını oluşturarak, yine akıl ve sezgi ile imana,  inançtan yola çıkarak bir temel bulur. Bu  sebeple iman,   isyan ahlakının  da yönelttiği üzere  bir olan “Zorunlu  Varlık” a ulaşmayı istemektir.

VI.             İmandan İsyana

Sadece bu bölümde değil   kitabın  genelinde filozofların  düşüncelerine   öncelik verir  Topçu. Daha  sonra bu  düşüncelere katıldığı noktaları    ve eleştirdiği  yerleri ele alır.    Böylelikle  tezini, aynı konuyu ele almış filozofların düşünceleriyle kıyaslama imkanı sağlıyor.  Topçu   mistik imanı ve isyan anlayışını ,     Rousessau, Fitch, Schopenhauer ve Striner gibi  filozofları açısından   ele alır.  Daha sonrasında Hallac-ı Mansur  düşünceleriyle  kendi isyan ahlakını  nitelendirir. Burada isyan kavramından mütevellit  Striner’e değinmekte fayda vardır.  Zira Striner’in isyan   daha çok anarşizm olarak   tanımlanır.  Ona göre ,  bireyin  özgürlüğü önündeki tüm  engeller kaldırılmalıdır.  Birey onun özgürlüğüne  karşı  duran her  durum ile savaşmalıdır.  Oysa ki Topçu’nun isyanı,  Bireyi esir eden arzular  ve  yine insanı  imandan ayıran şeylere  karşı bir başkaldırıştır. Bu başkaldırışın sebebi ise  daha büyük bir amaca hizmet etmek içindir. Bu da ancak  Allah olmalıdır.

                                           Genel olarak İsyan Ahlakı  

İsyan ahlakı kitabı,  Topçu'nun  doktora tezi olması hasebiyle bir tez ve antitez metoduyla yazılmıştır. Bu sebeple kitabın ilk bölümünden “isyan” ve “ahlak” kavramlarının batıda anlaşılma biçimleri ele alınır ve bu   anlaşılma biçimlerini  kendi nazarında eleştirir.  Bunu yaparken eksik gördüğü  yerleri kendinde tamamlar.  İkinci bölümde ise    kendi  nazariyesinde    isyan ahlakının ortaya çıkma zorunluluğunu   ele alır ve bu sebeple   dini bir kavramı felsefi  bir metotla   inşa etmeye başlar. 

Topçu  yaşadığı dönemde kuşkusuz   içinde bulunduğu sürecin nasıl  oluştuğundan bihaber değildir.  Bilindiği üzere  ondan  önceki yüzyılda  pozitivizmin etkisi ile   metafizik  dolayısıyla değerler   toptan dışlanmıştı.     Bu değerlerin dışlanmış olmasından mütevellit     yegane  dayanak bilim ve bilimsel yöntem olarak kabul edilmiştir.   Değerlerin   olmadığı dünya da rasyonalizm   bu boşluğu    doldurma girişiminde bulunmuştu. Oysa ki   metafizikten ayrı bir rasyonalite kuru ve  yetersiz kalıyordu.    Dönemin ünlü filozofları   rasyonalizm  temelli  hukuk sistemleri ve   siyaset felsefelerini   kaleme almaktaydılar. Doğal olarak ahlakta  hukuk altı bir kavram olarak görülüyordu.  Sosyal yaşamın  zorunlu olarak ortaya çıkardığı   toplumsal sözleşmenin   ideal  durumları tartışılmaktaydı. Bütün bu kurallar salt bir rasyonaliteye tabi tutulmaktaydı.   Sonraki süreçte  bilimin  sınırları dışında kalan   metafizik kendine yeniden yer açmaya başladı.   Bu sebeple  yeni yeni görüşler ortaya çıkmıştı, bunlardan biri de  Blonder’in   temellerini  attığı  aksiyom felsefesidir.  Bu felsefe   “Aksiyon insan ile Tanrının  Telkinindir”  argümanıyla yola çıkar . Oluşan bu düşünsel dünya da  Topçu , batıdan gördüğünü  doğu metafiziği ile harmanlayarak  İsyan Ahlakını ele almıştır.

Aksiyon  felsefesinin karşılığı olarak hareket kavramının  kullanan  Topçu,  bunu hiç şüphesiz   Fransız  düşünür    Blonder’den  etkilenerek   ve temellendirerek yapar.

Topçu’nun   tezi  pozitivist  dönemde   saf dışı edilen  metafiziğin  ahlak temelli inşasıdır. Bu sebeple    dönemine  hakim  düşünceleri  eleştirerek bu düşünceye ulaşır.   

Topçu   üç  filozofun ahlaki tezlerini  eleştirerek    kendi tezini antitez olarak öne sürer.  Bu tezlerden  ilki    Striner’in  Anarşisizmine  yönelik olan tezidir.   Striner, bireyin  özgürlüğünden  bireyselliğine değinir. Bireysellik bir bencillik durumudur.  Metafizik kavramlar ve ahlak   bu  bencilliğe hizmet ettiği sürece var olur.  Sonraki süreçte eğer bireyselliği kısıtlayacaksa   bütün   durumlar  lav edilir.   Buna    ahlak ve Tanrı da dahildir. 

Topçu’nun isyanı,    insanı  sınırlayan    arzulara karşıdır.  O, insanı  bir yerde sabit tutan ve  bireyselliği   ön plana çıkarırken    insanın içindeki egoyu yegane  Tanrı kılan düşünceye karşı    çıkar.  Ona göre bir yerde bulunmak orayı mülkiyet edinmektir. Ve orayı mülkiyet edinmek orayı korumayı gerektirir. Bu koruma ise insanı esir eder.    Bu sebeple  Topçu  bu esarete karşı bir başkaldırı olarak isyan ahlakının   temellendirir. 

Topçu, tezinde ele aldığı ikinci düşünce de   dönemin Fransa’sında  bir hayli popüler olan    Siyaset Felsefecisi    J.J.  Rousseau’dur.      Zira   Rousseau .  Toplum  Sözleşmesi düşüncesine,  “İnsan özgür doğar fakat  her yerde  zincire vurulmuştur” sözüyle başlar.  Bu   durum   insanın   doğuştan   özgür bir birey olduğu ve gerekli  inançsal ve   ahlaki  değerleri kendinden taşıdığı anlamına gelmektedir. Fakat sonraki süreçte insan medeniyetle beraber bu soylu ve  onurlu vahşi olma niteliğini yitirmiştir. Çünkü   mülkiyet kavramının ortaya çıkmasıyla  insanın  zengin ve fakir gibi sınıfsal ayrıma gitmiştir. Bu ayrım derinleşmiş ve sonrasında da kutsallaştırılmıştır.  Mevcudiyetini perçinlemek için iktidarlar  ve devletler   kurumlarıyla beraber buna hizmet etmişlerdir. Ve kurumlar  insanları köleleştirmek ve köle yetiştirmekten öteye gidememiştir. Bu da Rousseau açısından bir  hayal kırıklığıdır.     Peki  çözüm nedir ?  Rousseau çözümün  yeniden   doğaya dönüş olduğunu savunur.  Fakat  bu çok  da mümkün değildir.    Ancak yeni nesiller ve yeni düşüncelerle  bu sağlanabilir.  Zor bir seçenek olsa da bu  kabul edilebilir  tek seçenektir.

 Topçu ,  Rousseau’nun doğa durumuna dönüş      düşüncesine çok da katılmaz   çünkü ona göre insan için umutlar tükenmiş değildir. Çünkü insan hareket ile   bunu aşabilir.   Bu da   ancak mutlak olana    hareketle  yapılabilir. Çünkü  mülkiyet,  veya devlet  de diğer durumlar gibi insanı sınırlayan   kavramlardır. İnsan bunlara isyan ederek  ( Bu siyasal anlamda bir isyan değil, bireyin kendi düşüncesinde bu  durumlarda yer almayı reddetmesi anlamında kullanılan bir isyandır.)     bunu başarabilir.  Neticede bir şeyi seçmek diğer bütün seçenekleri reddetmektir.  O seçim ise   kitabının  Fransızca isminde olduğu gibi önce isyan sonra  uysallıktır.  Bu uysallıkta   mutlak olana olan  uysallıktır.

Üçüncü olarak Topçu,     Arthur  Schopenhauer  ve onun irade   problemine getirdiği cevaptır. Schopenhauer ,   arzuları ve  insanı deli  eden kör eden her durumun   egale  edilmesi    gerekliliğini savunur. Ona göre  insan varlığın bir tezahürüdür. Bu belirme  bireysel değil tür bazında bir görünmedir. İnsan değil  de  “insanlık iradesi”  gibi.  Bu irade aynı zamanda kötülüğün de sebebidir. İnsan arzusu  bireyi  diyalektik bir süreçle bir acı  hapishanesine  sıkıştırır. Bu da sanki bedenin ertelenen  ölümü gibi bir hal alır.    Peki intihar buna çözüm müdür?  Schopenhauer’a göre elbette hayır.  Çünkü bu  bireysel bir mesele değildir.    Daha çok  bu  durum   Tümel bir irade problemidir.   Schopenhauer’ın   buna çözümü ise  iradenin  toptan yok oluşudur.  Bu  adeta bir yeniden dirilmeyi yeniden inşayı ele almaktadır.

 Topçu,  isyan ahlakında    Schopenhauer’a, arzuyu  saha dışı bırakma ve alt etme fikri konusunda yaklaşsa da bu düşünceyi eksik bulur. Ona göre iyi başlamış  fakat sonucu  pek de tatmin edici olmayan eksik bir çıkarımdır,  Schopenhauer’ hiççiliği    Tümelden  tikele yani varlıktan  bireye bir yol alıştır.   Oysa   Topçu bunu tersi bir süreçten bahseder. Ona göre  birey hakikati ancak  mutlak olanda bulabilir bu sebeple onun görüşü  tikel den  Tümele  olan yolculuktur.  Tasavvuftan   etkilendiği üzere  “Birden  bir için ayrılarak  Birle      Bir olmaktır.”

Topçu,  insanın iki yönlü bir varoluşa sahip bir  varlık olarak tanımlar,    ilk yönü  bireysel yönüdür. Bu yönü egonun   kendini  istenç ve arzularla zırha büründürdüğü yönüdür.  İnsanı deli eden kör eden bireysel çıkarlarına hizmet eden her şey ego için vazgeçilmezdir. İşe  bu noktada  İsyan başlamalıdır. Bu isyan bireyin  mutlak hakikate varmak için   arzularına benliğine   ve onu kör eden her şeye   karşı bir başkaldırışıdır. Bu başkaldırış  mülkiyete, onu duraksatan  düşüncelere,   onu sırtında yük olacak  her şeye  karşı bir baş kaldırıştır. Çünkü bireyi, çıkacağı  yolculukta rahatlatmak ancak bu yüklerden kurtulmakla mümkündür.  İkinci     varoluşu ise bireyin toplumsal benliğidir.  Onu sosyal bir varlık olarak tanımlayan her şeyi bu alana girer,  iktidar hırsı,    toplumsal arzular,    insanları bir amaç doğrultusunda örgütleyen her şey   bu alana girer. Bireyin   İsyanı yine bütün bu durumlara karşı olur. Çünkü    bu   İsyan sonrası uysallığa  kavuşmak için önce  onu bir yere bağlayan  bir yerde  kendini   Tanrı   gibi  hissetmesini sağlayacak yanlışlardan ancak isyan ile kurtulabilir.   Bu bağlamda toplumsal   benliğin  bireye onu  mutlak hakikate ulaşmasının engellemek için dayattığı her şeye karşı bir isyan gereklidir. 

İsyan ahlakı  bir yolculuktur, bu sebeple Jaspers’in dediği gibi , Felsefe, yolda olmaktır.    Oysa  Topçu,  İnançsal bir  kavramı    Felsefi bir metotla açıklama tezini öne sürer. O halde denebilir ki   bu girişim,       ahlakı,  metafiziksel  bir temelle oturtma girişimidir.     Topçu’nun yolculuğu  tümele olan bir yolculuktur. Mutlak olan Tanrı algısı ile idealden beslenen bir yolculuk.

             Peki yolculuk   bir hedefe doğru yapılıyorsa  İsyan ahlakında menzil neresidir ?   Hiç kuşkusuz   Topçu da  bu belirsizdir. Çünkü  menzil   ancak   Allah’a kavuşmakla ulaşılabilirdir. Bu sebeple   isyan ahlakında bir duraklama bir duruş veya bir yeterlilik  yoktur.    Sürekli bir yönelim bir hareket vardır. Bu hareket   üsten alta doğru bir harekettir.   Topçu’nun bu görüşü   yine batı  ahlakçılarına karşı geliştirdiği bir  görüştür.   Çünkü  pozitivizmden kaynaklı  batı  filozofları ahlakı  dahi  bilimsel yöntemlerle açıklama girişiminde bulunmuşlardı ve bu  görüş ancak insanı bir yatay bir  eksende sınırlandıran  ve kökleri olmayan bir görüştür.  Topçu  dikey bir eksenle bunu aşar. İnsan, onu sınırlayan  her durumdan isyan ettiği  ve  Allah’a karşı baş eğdiği sürece yükselir. Bu yükseliş mutlak olana yönelik bir yükseliştir.   Yükselişte   üsten altta bir akım vardır. Bu akım   üsttekine  itaat, alttakine karşı sorumluluk bilinci ile gelişir.

Topçu’nun bu görüşü,  Muhammet İkbal’de olduğu gibi  metafiziksel  bir bütünlük  inşa etme adına;  insan,  evren ve Allah arasındaki ilişkiyi  yeni bir Kelam kavramlaştırılmasıyla  bir zemine oturtulmaya çalışılan tümel    bir yolculuktur.

Nurettin Topçu,  isyan ahlakına örnek olarak   hatta bir sembol gibi göstererek   Hallacı Mansur’u örnek verir. Çünkü Mansur bu yolculuğu tamamlamış ve  Ene Hakk! Diyerek kendini  mutlak olanda tamamlamıştır.  Yani ilahi aşk uğruna   ferdiyetinden  vazgeçmiştir.  Böyle bir durum ancak aksiyon  ile gerçekleşebilir.

 


Sonuç

Nurettin  Topçu çağdaşlarından farklı olarak batı    felsefesini   doğu  metafiziği ile  harmanlayarak  ve batı  argümanlarıyla temellendirerek   yeni özgün bir felsefe  ortaya çıkarmıştır.  Bu düşünme  pratiği    Türkiye  bağlamında yeni bir  yol olarak görülebilir    farklı ve         yerli  bir felsefedir. 

 

 

 

EROL  GÜVEN  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

1.      İsyan Ahlakı , Dergah yayınları  13. Baskı, 2014 

2.      Nurettin Topçu’ nun Varlık ve Metafizik Tasavvuru ,  Rıza Bakış. ( Beytulhikme Philosophy Circle Beytulhikme Int Jour Phil 7 (1) 2017 Research Article)

3.      NURETTİN TOPÇU’DA EĞİTİM DÜŞÜNCESİ A. Baran DURAL1 Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi   Aralık 2006 Cilt 8 Sayı 2 48-70

 

4.      Nurettin Topçu’nun Eğitim Anlayışı Ve İdeal Öğretmen Modeli  Gülcan Genç  Yıldırım  Yüksek Lisans Tezi  Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı  Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Aydoğdu (2015)

 

5.      Semra Metin- Nurettin Topçu okumaları https://www.youtube.com/results?search_query=nurettin+top%C3%A7u+isyan+ahlak%C4%B1

 

6.      Kenan Durdu - Nurettin Topçu ve  İsyan Ahlakı  Söyleşi

 

https://www.youtube.com/watch?v=h8FQkIzwzLohttps://www.youtube.com/watch?v=h8FQkIzwzLo



[1]  Maurice Blondel   ( 1861-1949)  Nurettin Topçu’ nun  akıl hocası  aynı zamanda   Aksiyon (hareket ) felsefesinin de kurucusu Fransız  düşünür. 

 

[2] I. ibid.,P.518. (Topçu, isyan ahlakı, s. 49)

[3] Id.,  ibid., p.518 (Topçu, İsyan ahlakı, s. 49)

[4] Topçu, isyan ahlakı, s. 50

[5] Maurice Blondel, Le Proces de  l’intelligence, p. 18  ( Topçu, s. 50-51)

[6] Topçu, İsyan Ahlakı, S.71

[7] İsyan ahlakı, Topçu, s. 105

[8] Topçu, İsyan Ahlakı,  s. 142

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2018 TYT Felsefe Dersi Çıkmış Soru- Çözüm

TYT FELSEFE DENEMESİ

Martı İle Balığın Hikayesi